12 Haz 2009

HANZALA (okumadan geçmeyin)

Utanarak söylüyorum ki Hanzalayı yeni keşfettim.Ama dünyada çok insan gibi çok sevdim.Hanzala kim mi o kendini şöyle tanımlıyor;

"Ben Hanzala. Babamın adı: Önemli değil. Annemin adı: Nakba (Filistinliler işgalin ardından Filistin topraklarında İsrail Devleti'nin ilan edildiği 15 Mayıs 1948'i Nakba yani büyük felaket günü olarak tanımlar. S.T.) Kız kardeşimin adı. Fatıma. Ayakkabı numaram: Bilinmiyor. Çünkü ben hep yalın ayakla dolaşırım."
Evet sanırım bu tanım hemen size bir şeyleri anımsatmıştır.Günlerce izledik televizyonlarda daha çok yakın bir tarihte israilin filistin için yaptığı zulümleri.Allah oradaki insanların yardımcısı olsun.Kendi toprağında acı çekmek zulüm yaşamak ne zordur kimbilir.Bizler değil belki inşallah bizim çocuklarımız böyle zulümler görmezler.

Hanzalan'ın yaratıcısı olan Naci El Ali Filistin halknın haykırışlarını kalemiyle konuşturan ve dünyaya yansıtan en önemli isimlerden biridir.Hanzalaanın yüzünü hiç göremeyiz çizimlerde hanzala üstü başı yamalıklı kıyafetleri olan daha 10 yaşında bir çocuk insanlara küsmüş.Hanzala hiç büyümez çünkü El Ali vatanından ailesi ile koparıldığında da 10 yaşındadır.Naci ali İngiltere'de yaşarken anlattığı acı verici katliam ve duygulu çizgilerden rahatsız olan İsrailli siyonistlerin ünlü istihparat birimi MOSSAD tarafından kendsini çalıştığı gazete binasına yürürken cadde ortasında kurşunlamıştır.Kendisi uzun bir tedavi süreci geçirmiştir.Fakat kurtarılamamıştır.Ama siyonistler Naci Ali'yi hiç etmişler çığlıkları susturamamışlar,çünkü Hanzala Filistin ve onların yanında olanlar için yaygın bir sembol haline gelmiş.Anahtarlıklardan tutunda neler neler yapılmış hanzala için.Ülkemizde de bu yıl İz Yayıncılık tarafından orjinaline uygun kitabı basılmıştır.Umarım filistinde akan bu kana bir baba yiğit çıkar ve dur der.Bu söylediğime ben bile inanmıyorum.Gerçekten...Çokmu duygusallaşıyor insan nedir çocuğu filan olunca,yaş biraz ilerleyince,anne olunca,yani kendiniz için deil başkaları içinde kalbiniz atmaya başlayınca acı ve üzüntülü durumlara savaşlara tepkisiz kalınmıyor.Sizinle Naci Ali'nin bir yazısını paylaşmak istiyorum okurken tüylerim ürperdi yalnızdım ve doya doya ağladım Gök yüzü açılmadı belki ama, içim açıldı doyasıya ;




ALINTIDIR

Bu vasiyeti yazmak nerden aklıma geldi bilmiyorum. Muhammed Dürre’nin okul yolunda terör devleti israil askerleri tarafından haince öldürülmesinden sonra, korkup okuldan almıştı annem beni, o günden beri hiç birşey yazmadım. Oysa okula gitmeyi, okuyup pilot olmayı o kadar çok istiyordum ki!.. Okulu bıraktıktan ve göğümüzü annemin “duman ya da sis” dediği karabulutların kaplamasından sonra, sen büyüyünce ne olacaksın diyenlere “ben büyümeyeceğim ki” diyorum.Annem birinci intifadada ayaklarını ve gözlerini kaybetmiş. Büyük abim Abdullah’ın cesedi başında ağıtlar yakarken, bir kurşun da onun ayağına sıkmışlar, şimdi evden dışarı çıkamıyor ve hep ağlıyor. Abdullah abimden çok; daha onsekiz yaşında şehit olan Raşit abime ağlıyor… gizli gizli ağlıyor… içten içe ağlıyor… arasıra topluyor kendini ve gözlerini semaya dikip “Mescid-i Aksa için feda olsun yavrum” diyor. Babamı ben hiç görmedim, hapiste miymiş neymiş. Bir gece ansızın alıp götürmüşler… şu Filistin’den daha küçük olan hapishaneler varmış, babam orda yatarmış.Annemle ikimiz kaldığımızdan beri annem benimle çok ilgileniyor, yanından ayırmak istemiyor, Hanzalam deyip, durup durup tekrar sarılıyor. Komşu teyzelerle konuşurken duydum, “o benim son parçam, gencecik fidanım; ona da birşey olursa ben yaşayamam” diyordu.Bizim burda gökyüzü, ben kendimi bildim bileli, simsiyah ve yanık yanık kokuyor. Ne vakit “anne neden böyle desem” sis, duman, iklim kötü” diyordu. Ha son dönemde sıkça “boom boom” diye sesler duyuyordum, o sesler ne zaman ortaya çıksa annem telaşla “Hanzalam Hanzalam” diye sürünerek yanıma gelir, kulaklarımı kapar, üzerime kapanır, adeta üstüme etten duvar örerdi. Ben “anne ne oluyor?” desem, “gökgürültüsü oğlum şimdi geçer” diyordu. Bu masala ilk zamanlar çok inanmıştım… ama artık gerçekleri biliyorum. Mahmut israil sınırına gitmiş geçen ay dedesiyle; israil semaları masmaviymiş, hiç gökgürültüsü de yokmuşAnne “ben oynamaya gidiyorum” dediğimde, “sen büyüdükçe daha çok oynamaya başladın” diyor. Hafifçe kızdığını farkediyorum, öpüyorum esmer yanaklarından ve koşuyorum kaderime. Annem bilmiyor ki; ben abim Abdullah’ın sapanını tavanda bulduğumdan beri, arkadaşlarla toplanıp “şeytan taşlama”ya gidiyorum. Annem beni top peşinde koşuyor sanıyor; nerden bilecek ki tek kale maç yapacak kadar bile arkadaşım kalmadı!..Mahalle maçları yapardık eskiden, şimdi mahalle mi kaldı ki mahalle maçı yapalım .Şu diğer adı enkaz olan Filistin’de kaç çocuğun birinci adı şehit oldu biliyor musun; Şehit Mahmut, Şehit Vaad, Şehit Yasin, Şehit Raşid, Şehit Hanzala, Şehit Hanzala, Şehit Hanzala…Bundan sonrasını anneme okur musunuz? Malum o okuyamaz:Annecim hakkını helal et… yüzbinlerce mazlum çocuk gibi, ben de böyle olmasını istemezdim… sana söyleyecektim, erken iyileşir diye bekledim… hemen geçer diye geciktim ama geçmedi… geçen gün şeytan taşlarken misket bombası attılar üzerimize… beni bir kurşun sıyırdı geçti, çok kanım aktı, eve zor attım kendimi… hani üşüyordum ya kaç gecedir; kansızlıktandı sanırım. En yakın hastane kaç şehir ötede anne… hastaneler mücahit abilerle dolu, hem seni perişan etmek istemedim, geçer dedim geçmedi anne.Hep sabaha karşı abilerimi rüyamda görüyorum, bir gülümsüyorlar ki sorma “gel, gel” diyorlar… koşuyorum onlara doğru, altlarından ırmaklar akan yemyeşil çimenlerle örülüyor her yanım… sen de yanımda ol istiyorum; anne anne anne diye seni çağırırken, sen sesime uyanıp kaldırıyorsun beni o en güzel rüyadan.Anneciğim benim vaktim azaldı… sana bir kaç vasiyetim olacak. Geçen arkadaşların ailesi yemiş zehirlenmişler. Komşulara okut, üzerinde “U.N.” yazan hiç bir paketten bişey yeme…Anne; içinde mücadele ve dua ayetlerini bol okuduğum Kelamullah’ı, Kur’an’a yeni geçen İbrahim’e verir misin? Ayakkabılarım Halil’inkinden sağlam… onun ikisi de yırtık, benim teki yırtık, az yama yaparlar… o yahudi askerlerinden kaçamıyor; ayakkabılarımı halil’e ver olur mu? Beyaz kedim bulut’u benim yerime “gökgürültüleri”nden sakla olur mu? Ona etten duvar ör…ha kulaklarını tıkamayı da unutmaAbdullah abimin sapanını yastığımın altına bırakıyorum… ola ki israil askerleri eve kadar gelir, onlara atarsın… taş ta var ocağın orda, kendi ellerimle sectim… onları kullan; iyi kavis alır onlar. Arkamdan ağlama desem de bilirim içten içe ağlarsın… hemde dört farklı şekilde ağlarsın… benim “ağlama anam” dediğim aklına gelir; döner birde bunun için ağlarsın… ağla anam, gökyümüz açılmıyor madem, için açılsın be anam ağla doyasıya…Gülümsememek elde değil; benim neyim var ki vasiyet yazdım… aaa unutmadan; çamurdan uçağımı yeni doğan amcaoğlum “Umut”a verirsin… onun masmavi gözleri gökyüzüne daha çok benziyor.Sen hep derdinya Allah iyileri erken alırmış yanına.Arasıra “yaramazım” diye okşardınya beni; iyiliğime şahit olur musun anne?Çocuklar günahsız olurmuş ama,acılar beni çok büyüttü.İçim dağ gibi anne,içim dağ gibi anne,Atamayacağım taşlar için, Filistin halkından ve Kudüs davasından affımı dilerim…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder